Son dakika: 9. Yargı paketi tam metni açıklandı.

Merakla beklenen 9. Yargı Paketinin tam metni yayınlandı. İşte meclise sunulan kanun teklifinin tam metni:

MADDE GEREKÇELERİ

MADDE 1- Maddeyle, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 11 l/b maddesinin dördüncü
ve altıncı fıkralannda değişiklik yapılmaktadır.

24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanunla 2004 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle, açık
artırmaların fiziki ortamda yapılması usulü kaldırılmış ve açık artırmalann tamamen elektronik
ortamda yapılması kabul edilmiştir. Böylelikle açık artırmalann Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemine entegre elektronik satış portalmda yapılması sağlanmıştır. 2/1/2023 tarihinde Ülke
genelinde uygulanmasına geçilen bu sistemin etkin ve verimli bir şekilde işlemesini sağlamak
amacıyla değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Maddenin dördüncü fikrasmda yapılan değişiklikle, teklifler arasmdaki farkm satışa
çıkanlan malın muhammen kıymetinin binde beşinden ve her halde bin Türk lirasından az
olamayacağı hüküm altma alınmaktadır. Altıncı fıkrada yapılan değişiklikle, daha yüksek teklif
verildiği sürece açık artırmanın devam etmesi öngörüldüğünden, uygulamada teklifler
arasmdaki farkın çok düşük kalmaması, bu şekilde az farkla birden çok teklifin verilmesi
suretiyle ihalenin sürüncemede kalmasınm önüne geçilmesi ve açık artırmamn gerçek alıcılar
arasında rekabet içinde gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Düzenlemeyle, maddenin altıncı fıkrasında yer alan artırma süresinin son on
dakikasmda yeni bir teklif ileri sürülmesi halinde açık artırmanın bir defaya mahsus olmak
üzere on dakika uzatılacağı kuralı değiştirilmektedir. Buna göre, açık artırma süresinin son on
dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma üç dakika uzatılacaktır. Uzama
süresi içinde yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma süresi her yeni teklifin
verilmesinden itibaren üç dakika uzatılacaktır. Başka bir ifadeyle, uzama süresi içinde teklif
verildiği sürece açık artırma uzamaya devam edecektir. Son uzama süresi içinde yeni bir teklif
verilmezse mal en yüksek teklif verene ihale edilecektir. Uzama sürelerinin toplamı bir saati
geçemeyecektir. Kanundaki bu süre Adalet Bakanlığımn kararıyla kısaltılabilecek,
uzatılabilecek veya kaldırılabilecektir. Bu karar Bakanlığın resmi internet sitesinde
duyurulacaktır.
Maddede yapılan bu değişikliklerle, satışa konu malın en yüksek bedelle ve rekabetçi
bir açık artuma ortamında satılması, bu şekilde borçlunım en yüksek oranda borcundan
kurtulması ve alacaklımn da aynı şekilde en yüksek oranda alacağım tahsil etmesi sağlanmış
olacaktır

MADDE 2- Maddeyle, 2004 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, parasal sınırlarda yeniden değerleme
oranında artırma yapılması sonucunda belirlenen sımrlarm on Türk lirasım aşmayan
kısımlarmm dikkate alınmayacağı hükmü, bin Türk lirasını aşmayan kısımlann dikkate
alınmayacağı şeklinde değiştirilmektedir. Bu şekilde yeniden değerleme sonucu belirlenen
parasal rakamın bin lirayı geçmeyen küsuratı dikkate alınmayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrası hükmü uyannca, istinaf ve temyiz kanun yolu başvurularında
hükmün verildiği tarihteki parasal sımrlar uygulanmaktadır. İlk karar tarihinde kanun yoluna
başvuru imkânı olan dosyada, kaldırma veya bozma karan üzerine verilen yeni karar sonrasında
parasal sınırdaki yeniden değerleme oramnda meydana gelen artış nedeniyle istinaf ve temyiz
kanun yoluna başvurulamamasınm yaratacağı sakıncaları ortadan kaldırmak, doğabilecek hak
kayıplarımn önüne geçebilmek ve verilen yeni kararların kaldırma ve bozmaya uygun olup
olmadığımn denetimini sağlayabilmek amacıyla maddeye yeni bir fıkra eklemek suretiyle
düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı üzerine ilk
derece mahkemesince verilen kararlar ile Yargıtay bozma karan üzerine yeniden verilen
kararlara karşı, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sınırlara göre istinaf ve temyiz kanun
yoluna başvurulabileceği açıkça hükme bağlanmakta, böylelikle hak arama hürriyetinin daha
etkin bir şekilde kullamlabilmesine imkân tamnmaktadır.

MADDE 3- Maddeyle, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 180 inci maddesinin
dördüncü fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.
Söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında, adli yardım Ödeneğinin barolar arasındald
dağıtım esasları düzenlenmiş olup, Anayasa Mahkemesinin 22/6/2023 tarihli ve E: 2022/100;
K: 2023/114 sayılı karanyla, bu fıkramn altıncı cümlesinde yer alan “yüzde kırkı o ilde bulunan
barolar arasında eşit olarak, kalam ise” ibaresi iptal edilmiş ve iptal karannın Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz
konusu iptal karan, 19/9/2023 tarihli ve 32314 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, adli yardım ödeneğinin birden fazla baronun bulunduğu illerde,
her beş bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde kırkınm o ilde bulunan barolar
arasında eşit olarak dağıtılacağına ilişkin hükümde yer alan oranın, bu barolann giderlerinin
karşılanabilmesi bakımından aralarmdaki mali dengeyi sağlamadığı sonucuna vararak, hükmü
iptal etmiştir.
Yapılan düzenlemeyle, her beş bin nüfus için tespit edilecek toplam puanm yüzde
otuzunun o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak dağıtılacağı hükme bağlanmaktadır. Buna
göre, birden fazla baronun bulunduğu illerde, her beş bin nüfus için tespit edilen toplam puamn
yüzde otuzu o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalam ise o ilde levhaya kayıtlı toplam
avukat sayısına bölündükten sonra elde edilen sayının her baronun üye sayısına çarpımı sonucu
elde edilecek puana göre dağıtılacaktır. Hükümle, baroların adli yardım bürolanmn adli yardım
hizmetlerine ilişkin giderlerinin karşılanmasında ödenek sorunu yaşamamaları
amaçlanmaktadır.

MADDE 4- Maddeyle, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun ek 41 inci maddesinde
değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Sınavında soru
sorulacak alanlar arasına Milletlerarası Hukuk, Milletlerarası Özel Hukuk, Genel Kamu
Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku eklenmektedir. Değişiklikle, söz konusu smavlann içerik
itibanyla daha kapsayıcı olması sağlanarak bu sınava gireceklerin hukuk alamndaki bilgi ve
yetkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Bunun yamnda yapılan düzenlemeyle ihtiyaç
duyulması halinde üçüncü ve dördüncü fıkralarda belirtilen alanlara, yönetmelikle yeni
hukuk alanları eklenebilmesi de öngörülmektedir. Böylelikle hukukun dinamik bir alan
olması sebebiyle eğitim müfredatmdaki değişimler ve günün ihtiyaçları nazara alınarak
Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Smavlannda soru sorulacak yeni alanlann
eklenebilmesi amaçlanmaktadır.
Öte yandan, soru sorulacak alan sayısında yapılan artışa bağlı olarak, asgari soru sayısı
yüz yirmiye çıkarılmaktadır. Maddenin yedinci fıkrasındaki değişiklikle sınavlara ilişkin
yönetmeliğin hazırlanmasında görüş alınması gereken kurumlar arasına Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığı da eklenmektedir

MADDE 5- Maddeyle, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve
Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi
değiştirilmektedir.
2576 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde tek hâkimle bakılacak davalar düzenlenmektedir.
Bu kapsamda idare ve vergi mahkemelerindeki konusu yirmi beş bin (2024 yılı itibarıyla iki
yüz yetmiş bin) Türk lirasım aşmayan davalar bu mahkemelerde görev yapan hâkimlerden biri
tarafından çözümlenmektedir.
Anayasa Mahkemesi 26I112Q2?> tarihli ve E: 2023/36; K: 2023/142 sayılı kararıyla,
temyiz edilebilecek kararların belirlenmesinde uygulanan parasal sınırın hangi tarihe göre
belirleneceğinin kanunla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanunun 46 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendini iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi aym gerekçelerle,
26/10/2023 tarihli ve E: 2023/81; K: 2023/184 sayılı kararıyla, istinaf kanun yoluna
başvurulabilecek kararlarm belirlenmesinde uygulanan parasal sının düzenleyen 2577 sayılı
Kanımun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile parasal sımrlarm her yıl
yeniden değerleme oranında artmasım öngören aynı Kanunun ek 1 inci maddesini iptal etmiştir.
Her ne kadar tek hâkimle bakılacak davalann belirlenmesinde uygulanan parasal sınıra ilişkin
bir iptal karan verilmemiş olsa da amlan kararlarm gerekçeleri nazara alınarak, tek hâkimle
çözümlenecek davalann belirlenmesinde davanın açıldığı tarihteki parasal sınırm esas
alınmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır. Uygulamada, açıldığı tarihteki parasal sınır
itibanyla heyetle bakılan bir davamn, parasal smınn yeni takvim yılında artması sebebiyle
yargılama devam ederken bu kez tek hâkim tarafından babiması gibi durumlarla
karşılaşılmaktadır. Düzenlemeyle, açıldığı tarihte heyet halinde bakılan bir davaya, parasal
sımnn artmasına rağmen heyet olarak bakılmaya devam edilmesi sağlanmaktadır. Bununla
birlikte, yargılama aşamasında miktar artınmı yapılan hallerde ise artuımm yapıldığı tarihteki
parasal sınır esas alınacaktır

MADDE 6- Maddeyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45 inci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
2577 sayılı Kanunun “İstinaf başlıklı 45 inci maddesinin birinci fıkrasımn ikinci
cümlesinde, konusu beş bin (2024 itibarıyla otuz bir bin) Türk lirasını geçmeyen vergi davalan,
tam yargı davalan ve idari işlemlere karşı açılan iptal davalan hakkında idare ve vergi
mahkemelerinee verilen kararlann kesin olduğu ve bu kararlara karşı istinaf yoluna
başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Bu cümlede belirtilen miktar aynı Kanunun ek 1 inci
maddesi uyannca her yıl yemden değerleme oranında artırılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi 26/10/2023 tarihli ve E: 2023/81; K: 2023/184 sayılı karanyla,
2577 sayılı Kanımun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile aym kanunun ek 1
inci maddesinin iptaline ve kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından itibaren dokuz ay sonra
yürürlüğe girmesine hükmetmiştir. Karar, 21/12/2023 tarihli ve 32406 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi söz konusu karannda, istinafa tabi kararlann
belirlenmesine ilişkin parasal sınırm her yıl güncellenmesi nedeniyle hangi tarihteki parasal
sımra göre istinaf kanun yoluna başvurulabileceğinin kanunda belirli bir açıklıkta ve
öngörülebilir bir şekilde düzenlenmemesi nedeniyle kurallann kanunilik şartını taşımadığı
gerekçesine dayanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin mezkûr iptal kararı sebebiyle maddenin birinci fıkrasımn ikinci
cümlesi, ek 1 inci maddede yapılması öngörülen değişiklik ve güncel istinaf sımrı dikkate
alınarak yeniden düzenlenmektedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 17/8/2022 tarihli ve 31926 sayılı Resmî Gazete’ de
yayımlanarak yürürlüğe giren 20/7/2022 tarihli ve E: 2022/48; K: 2022/93 sayılı kararıyla 2577
sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin ve 48 inci maddesinin
yedinci fıkrasında yer alan “… ve 6 ncı …” ibaresinin “istinafın kanuni süre geçtikten sonra
yapılması hâli” yönünden Anayasa’ya aykırı olduklanna ve iptallerine karar verilmiştir.
Kararda “îstinaf başvurusunun kanuni süresinde yapılmadığına ilişkin değerlendirmeyi ilk kez
-idari yargı kolundaki en üst dereceli mahkeme olmayan- bölge idare mahkemelerinin yaptığı
hâllerde, amlan mahkemelerin bu yöndeki değerlendirmelerinin kişilere ağır bir külfet
yükleyecek ve onların mahkemeye erişim haklarını aşın kısıtlayacak biçimde katı ve şekilci bir
yoruma dayandığı ya da sürenin hesaplanmasına ilişkin muğlak veya yorumu gerektiren hukuki
meseleler olduğunda bunların bölge idare mahkemelerince öngörülemez biçimde yorumlandığı
durumlar söz konusu olabilir. Yahut amlan mahkemelerin süreye ilişkin kuralları hatalı olarak
da uygulayabilmeleri mümkündür. Kurallar bölge idare mahkemelerinin bu kapsamda verdiği
ve mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz müdahale teşkil edebilen, bu sebeple amlan hakkm
ihlaline yol açabilecek bu tür kararlan bakımından kişilerin bu yöndeki iddia ve itirazlanm ileri
sürebilmelerine engel olmakta, başka bir anlatımla söz konusu ihlalin gerçekleşmesini
engellemeye elverişli yargısal yollara başvuruda bulunulabilmesi imkânını ortadan
kaldırmaktadır.” gerekçesine yer verildiği görülmektedir.
Anayasa Mahkemesi istinaf başvurusunun kanuni süre içinde yapılmadığı gerekçesiyle
ilk kez istinaf mercii tarafından verilen istinaf başvurusunun reddi kararlarının kesin olmasını
Anayasa’ya aykın bulmuştur. Kararın gerekçesi dikkate alındığmda; istinaf başvurusunun kesin
bir karar hakkında olması, istinaf harç ve giderlerinin ödenmemiş olması ve dilekçenin 3 üncü
madde esaslarına göre düzenlenmemesi sebebiyle ilk kez istinaf merciince verilecek istinaf
isteminin reddi, istinaf edilmemiş sayılması ve istinaf isteminde bulunulmamış sayılmasına
ilişkin kararların da kesin olmasmm Anayasa’ya aykırı olabileceği değerlendirilmektedir. Bu
doğrultuda maddenin ikinci fıkrasına eklenen hükümle, ilk kez istinaf merciince verilen söz
konusu kararlara karşı temyiz yoluna başvuru imkânı getirilmektedir.

MADDE 7- Maddeyle, 2577 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
2577 sayılı Kanunun “Temyiz” başlıklı 46 ncı maddesinin birinci fıkrasmm (b)
bendinde, konusu yüz bin (2024 itibarıyla dokuz yüz yirmi bin) Türk lirasım aşan vergi davalan,
tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalann temyiz edilebileceği
düzenlenmiştir. Bu bentte belirtilen miktar ek 1 inci maddede yer alan hüküm uyarınca her yıl
yeniden değerleme oramnda artırılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 26/7/2023 tarihli ve E: 2023/36; K: 2023/142 sayılı kararıyla
söz konusu bent iptal edilmiş ve karann Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz
ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Karar, 13/10/2023 tarihli ve 32338 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi bu kararda temyize tabi kararların
belirlenmesine ilişkin parasal sınırm her yıl güncellenmesinden dolayı hangi tarihteki parasal
sımra göre temyiz kanun yoluna başvurulabileceğinin açık, net ve tereddüde yer vermeyecek
şekilde düzenlenmemiş olması nedeniyle (b) bendinde yer alan kuralın kanunilik şartım
taşımadığı sonucuna varmıştır. Mahkeme aym kararda, konusu temyiz sımnnm altında kalan
ancak davaya konu miktar itibanyla önemsiz sayılamayacak vergi davaları, tam yargı davalan
ve idari işlemlerden kaynaklanan davalarda bölge idare mahkemesince ilk kez davacılar
aleyhine hüküm verilmesi halinde, bölge idare mahkemesi karanna karşı temyiz kanun yoluna
başvurulamamasımn hükmün denetlenmesini talep etme hakkına orantısız bir sınırlama
getirdiğini ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin mezkûr iptal karan sebebiyle maddenin birinci fıkrasmm (b)
bendi, ek 1 inci maddede yapılan düzenleme ve güncel temyiz sının dikkate alınarak yeniden
düzenlenmektedir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin, bölge idare mahkemesince ilk kez aleyhe karar
verilen hallerde temyize gidilememesi halinde hükmün denetlenmesini talep etme hakkının
ihlal edilebileceği yönündeki gerekçesi nazara alınarak, 46 ncı maddenin birinci fıkrasma (c)
bendi eklenmektedir. Düzenlemeyle, konusu iki yüz yetmiş bin Türk lirasmm üzerinde ancak
mevcut temyiz sımrı olan dokuz yüz yirmi bin Türk lirasmm altındaki davalarda bölge idare
mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararmm kaldırılarak yeniden karar verilmesi
durumunda bu kararların da temyiz edilebileceği hükme bağlanmaktadır. Bu kapsamda temyiz
sımrımn altında kalan istinaf isteminin reddine ilişkin tüm kararlar ile konusu iki yüz yetmiş
bin Türk lirasını aşmayan davalarda ilk derece mahkemesi kararmm kaldırılarak yeniden
verilen tüm kararlar kesin olup, temyize tabi olmayacaktır.
Anayasa Mahkemesi mezkûr kararında bazı davaların miktan itibanyla önemsiz olarak
kabul edilebileceğini ve bu davalarda verilen kararlann kesin olmasının hükmün
denetlenmesini talep etme hakkına aykınlık oluşturmayacağım ifade etmektedir. 2024 yılı
itibanyla konusu otuz bir bin Türk lirasım geçmeyen vergi davaları, tam yargı davalan ve idari
işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar
kesindir. Bölge idare mahkemesinin kaldırma karan üzerine yeniden verdiği kararlardaki
kesinlik sımn, bölge idare mahkemesinin istinaf mercii olması dikkate alınarak, ilk derece
mahkemesindeki kesinlik smırma nazaran daha yüksek miktarda belirlenmektedir.

MADDE 8- Maddeyle, 2577 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi değiştirilmektedir.
Anayasa Mahkemesi 26/7/2023 tarihli ve E: 2023/36; K: 2023/142 sayılı kararıyla,
temyiz edilebilecek kararlann belirlenmesinde uygulanan parasal smırm hangi tarihe göre
belirleneceğinin kanunla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanunun 46 ncı
maddesinin birinci fıkrasmm (b) bendini iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi aym gerekçelerle,
26/10/2023 tarihli ve E: 2023/81; K: 2023/184 sayılı kararıyla, istinaf kanun yoluna
başvurulabilecek kararların belirlenmesinde uygulanan parasal sımn düzenleyen 2577 sayılı
Kanunun 45 inci maddesinin birinci fikrasmm ikinci cümlesi ile parasal sımrlann her yıl
yeniden değerleme oramnda artmasını öngören ek 1 inci maddeyi iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin mezkûr iptal kararlan sebebiyle ek 1 inci maddenin parasal
sımrlann her takvim yılı başında yeniden değerleme oramnda artırılmasına ilişkin birinci fıkrası
yeniden düzenlenmekte ve söz konusu kararlar uyannca ikinci fıkrada Kanunun 45 inci ve 46
ncı maddelerinde yer alan parasal sımrlann uygulanmasına ilişkin belirleme yapılmaktadır. Bu
doğrultuda, 45 inci maddedeki istinaf kanun yoluna ilişkin parasal sımrın tespitinde ilk derece
mahkemesince verilen nihai karar tarihindeki parasal sımr ve 46 ncı maddedeki temyiz kanun
yoluna ilişkin parasal sınırın tespitinde ise bölge idare mahkemesinin nihai karar tarihindeki
parasal sımrın esas almacağı düzenlenmektedir.
Her ne kadar duruşma yapılması zorunlu olan davaların belirlenmesinde uygulanan
parasal sınıra ilişkin bir iptal kararı verilmemiş olsa da anılan kararlann gerekçeleri nazara
alınarak 17 nci maddede yer alan duruşmaya ilişkin parasal sınırın tespitinde dava tarihindeki
parasal sımnn uygulanmasma yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Bununla birlikte, bölge idare mahkemesinin kaldırma veya Danıştaym bozma kararlan
üzerine yeniden bakılan davalarda ilk karar tarihindeki parasal sınırların uygulanmasına devam
olunacaktır.

MADDE 9- Maddeyle, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 9/A maddesinde
değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle hâkim ve savcı yardımcılığı sınavında soru sorulacak alanlar arasına
milletlerarası hukuk ve milletlerarası özel hukuk eklenmektedir. Bununla birlikte idari yargı
mercilerine intikal eden işlerin niteliği dikkate alınarak, idari yargı hâkim yardımcılığı
smavmda ticari işletme-şirketler hukuku alamndan da soru sorulması sağlanmaktadır.
Değişiklikle, söz konusu sınavların içerik itibarıyla daha kapsayıcı olması sağlanarak bu smava
gireceklerin hukuk alamndaki bilgi ve yetkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, hâkim ve savcı yardımcılığı mülâkatma çağırılacak aday sayısı, sınav ilânında
belirtilen kadro sayısınm iki katından bir katma indirilmektedir.

MADDE 10- Maddeyle, 2802 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının görevlerini düzenleyen 47 nci maddesinin ikinci
fıkrasında, Teftiş Kurulunun ve müfettişlerin görev, yetki ve sorumluluktan ile çalışma
usullerinin yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi 26/10/2023 tarihli ve E:2018/118; K:2023/180 sayılı kararıyla, 1
sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 47 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan . ve müfettişlerin görev, yetki ve sorumluluklan ile…”
ibaresini iptal etmiş ve iptal kararımn Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz
ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Bu karar, 27/2/2024 tarihli ve 32473 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi; Anayasanın 144 üncü maddesinde “Adalet hizmetleri ile
savcıların idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim
ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet
müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” hükmüne yer
verilmesi ve adalet hizmetlerinin denetimine ilişkin usul ve esaslann kanunla düzenleneceğinin
belirtilmesi karşısında, adalet müfettişlerinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin
düzenleme öngören kuralın münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konu olduğu
gerekçesiyle söz konusu ibareyi iptal etmiştir.
Anayasamn 144 üncü maddesinde adalet hizmetlerinin denetiminin adalet müfettişleri
ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler eliyle yapılacağı hükme bağlanmıştır. Adalet
hizmeti kavramımn mevzuatta herhangi bir tammı bulunmamakta ise de; mahkemeler ve
Cumhuriyet başsavcılıklarımn yargılama faaliyeti kapsamında olmayan idari görevleri ile
adalet komisyonları, icra daireleri, noterlikler, barolar, ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile
personel eğitim merkezleri gibi yerlerde yürütülen hizmetlerin adalet hizmeti kavramına dâhil
olduğu şüphesizdir.
Değişiklikle, adalet müfettişlerinin görevleri Anayasamn 144 üncü ve 159 uncu
maddeleri ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanununun Kurul müfettişlerinin görevlerine ilişkin
hükümleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, adalet müfettişlerinin çalışma yöntemleri ile denetim,
araştırma, inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslann yönetmelikle
düzenlenmesine imkân tamnmaktadır.

MADDE 11- Maddeyle, 2802 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Teklifle 2802 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikte
belirtildiği üzere, 1 sayılı Cıunhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığımn görevlerini düzenleyen 47 nci
maddesinin ikinci fıkrasında müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerinin
yönetmelikle düzenlenmesini öngören hüküm Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
Değişiklikle, adalet müfettişlerinin yetkileri Anayasanın 144 üncü ve 159 uncu
maddeleri ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanununun Kurul müfettişlerinin yetkilerine ilişkin
hükümleri esas alınarak yeniden düzenlenmektedir.

MADDE 12- Anayasa Mahkemesinin 11/10/2023 tarihli ve B: 2023/104; K: 2023/177
sayılı kararıyla. Hakimler ve Savcılar Kanununun 106 ncı maddesinin altıncı fıkrasınm
30/3/2023 tarihli ve 7447 sayılı Kanunla değiştirilen birinci cümlesi iptal edilmiş ve iptal
kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine
karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı, 30/1/2024 tarihli ve 32445 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır. Bu karar nedeniyle 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin altıncı fıkrasında
düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 13- Maddeyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun ek 14 üncü
maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun ek 14 üncü maddesinin mevcut birinci fıkrasına göre, buluntu
olması nedeniyle veya bu Kanun hükümleri gereğince trafikten men edilerek alıkonulan, ancak
sahipleri tarafından altı ay içinde teslim alınmayan veya aranmayan araçlar Milli Emlak Genel
Müdürlüğünce satılarak, bedelleri emanet hesabına alınmakta ve bu araçların maliklerinden
adresi bilinenlere satıştan önce tebligat yapılmaktadır.
Yapılan düzenlemeyle, birinci fıkra kapsammda olan ve yediemin otoparklarında
bulunan araçlann satış usulü yeniden belirlenmektedir. Buna göre, 2918 sayılı Kanun uyarınca
yediemin otoparklarında bulunan araçlann ekonomiye kazandınimalan ve bu araçlarm
satışmdan elde edilen tutarın hak sahiplerine Ödenmesi; hak sahiplerine ödenememesi halinde
ise yine hak sahiplerine ödenmesi amacıyla muhafaza edilmesi sağlanmaktadır. Böylelikle, hem
bu araçlann ekonomik değerlerini yitirmesinin hem de hak sahiplerinin daha fazla mağdur
olmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 14- Maddeyle, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa geçici bir madde
eklenmektedir.
5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından
Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun, Anayasa
Mahkemesinin, 21/4/2022 tarihli ve E: 2021/19; K: 2022/46 sayılı karanyla iptal edilmiş ve
iptal karanmn Resmî Gazete’de yayımlanmasmdan başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal karan, 4/8/2022 tarihli ve 31913 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanmıştır.
İptal edilen 221 sayılı Kanun, Mülga 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak
Kanununun yürürlüğe girdiği 1956 tarihinden önce fiilen kamu hizmetlerine tahsis edilmiş
olmakla birlikte usulünce kamulaştınidığı ortaya konulamayan taşınmazlarm tabi olacağı usul
ve esasları düzenlemektedir.
221 sayılı Kanun 12/1/1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanuna göre, mülga 6830
sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemine dayanmaksızm
kamulaştırma kanunlanmn göz önünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan
gayrimenkullerin ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde
kamulaştırılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Aym Kanun bu kapsamdaki gayrimenkullerden
tapuya kayıtlı olanlann kayıt sahiplerinin ya da mirasçılarmm ancak fiili tahsis tarihindeki rayiç
üzerinden gayrimenkulün bedelini isteyebileceği ve bu bedelin dava hakkmm bu Kanunun
jürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşeceğini hüküm altına alrmştır. Aynca
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve kesin karara bağlanmamış davalar hakkında
da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu Kanun bir tasfiye kanunu olup,
mülga 6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girmesinden önce fiilen kamu hizmetine
tahsis edilmiş taşınmazlan konu edinmektedir.
Anayasanın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrası Anayasa Mahkemesi kararlannın
geriye yürümeyeceği hükmünü amirdir. Bu hükmün gereği olarak, iptalden sonra da 221 sayılı
Kanunun öngördüğü süre içinde açılan ve halen derdest bulunan davalar hakkında 221 sayılı
Kanunun uygulanması gerekecektir. Diğer bir anlatımla, 221 sayılı Kanunun yürürlüğünden
itibaren iki yıl geçtikten sonra, 1956 yılından önce fiilen kamu hizmetine tahsis edilen ve kanun
gereği kamulaştırılmış sayılan taşınmazlar bakımından. Anayasa Mahkemesinin söz konusu
iptal karan geriye yürümeyeceğinden yeni bir dava hakkı doğurmayacaktır. Belirtmek gerekir
ki. Anayasanın amir hükmüne rağmen iptal kararım geriye yürütecek şekilde uygulama
yapıldığı takdirde bu yerlerin kamulaştırmasız el atılan yerler gibi değerlendirilmesi söz konusu
olabilecektir.
Madde kapsamında açılan ve görülmekte olan davalarda mahkeme ve icra harçlan ile
her türlü vekâlet ücretlerinin maktu olarak belirleneceği hüküm altına alınmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin iptal karanndan sonra oluşan tereddütleri gidermek ve bu
konuda bir kanım boşluğuna meydan vermemek için geçici madde düzenlemesi yapılmaktadır.

MADDE 15- Maddeyle, 4721 sayılı Türk Medeni Kanımunun Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen 187 nci maddesi yeniden düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 22/2/2023 tarihli ve E: 2022/155; K: 2023/38 sayılı karanyla,
Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesi iptal edilmiş ve iptal kararının Resmî Gazete’de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. SÖz
konusu iptal karan, 28/4/2023 tarihli ve 32174 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
İptale konu hükümde kadının evlenmekle kocasımn soyadmı alacağı ancak evlendirme
sırasında evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru
üzerine kocasımn soyadı önünde önceki soyadım da kullanabileceği belirtilmektedir. Buna göre
evlenen kadın, evlendiği kocasımn soyadım almak kaydıyla önceki soyadım da
kullanabilmektedir. Anayasamızın 41 inci maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu
kabul edilmektedir. Ailenin önemi değerlendirildiğinde, anne ve babanın ayn ayn soyadı
kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecek, çocuğun hangi soyadım
kullanacağı ayn bir tartışma konusu haline gelecektir. Bu durum, Türk toplumunun temeli olan
aile bütünlüğüne zarar verebilecektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun
hükmü yeniden düzenlenerek evlenen kadının kocasının soyadım alacağı, ancak dilerse
kocasının soyadmın önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının soyadı, kendi soyadı
ile daha önceki kocasımn soyadından oluşuyorsa bu soyadlanndan sadece birisini evleneceği
kocasının soyadımn önünde kullanabileceği hüküm altına alınmaktadır.

MADDE 16- Maddeyle, 4721 sayılı Kanunun 286 ncı maddesi değiştirilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 26/7/2023 tarihli ve E: 2023/37; K: 2023/140 sayılı karanyla,
Türk Medeni Kanununun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası iptal edilmiş ve iptal kararının
Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay soma yürürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Söz konusu iptal karan, 20/10/2023 tarihli ve 32345 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır.
4721 sayılı Kanunun babalık karinesinin düzenlendiği 285 inci maddesine göre, evlilik
devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun
babası kocadır. Babalık karinesi, Kanunun 286 ncı maddesi uyarınca açılan soybağımn reddi
davasıyla çürütülebilmektedir. Bu davayı, baba ve çocuk açabilmektedir. Değişiklikle, çocuğun
soybağımn sıhhatinin sağlanması amacıyla baba ve çocuğun yam sıra anaya da soybağınm reddi
davası açma hakkı tanınmaktadır.
MADDE 17- Maddeyle, 4721 sayılı Kanunun 289 uncu maddesinin ikinci fıkrasında
değişiklik yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 26/7/2023 tarihli ve E; 2023/37; K: 2023/140 sayılı kararıyla,
Türk Medeni Kanununun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası iptal edilmiştir. Teklifle, 286 ncı
maddede düzenleme yapılarak anaya da soybağımn reddi davası açma imkânı tanınmaktadır.
Hükümle, anamn bu davayı doğumdan başlayarak en geç bir yıl içinde açabileceği
düzenlenmektedir.

MADDE 18- Maddeyle, 4721 sayılı Kanunun 291 inci maddesinin birinci fıkrası
değiştirilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 23/1/2024 tarihli ve E: 2023/135; K: 2024/18 sayılı karanyla,
Türk Medeni Kanununun 291 inci maddesinin “Dava açma süresinin geçmesinden önce
kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü
kaybetmesi hâllerinde kocanm altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi,
doğumu ve kocamn ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında
gaiplik karan alındığım öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağınm reddi davasım
açabilir.” şeklindeki birinci fıkrası, “baba olduğunu iddia eden kişi” yönünden iptal edilmiş ve
iptal karanmn Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe
girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı, 6/3/2024 tarihli ve 32481 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal karannda, baba olduğunu iddia eden kişinin özel hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkımn ihlal edildiğim ileri sürebileceği etkili bir başvuru yolunun
bulunmadığı gerekçesiyle başvuru hakkımn zedelendiği belirtilmiştir.
4721 sayılı Kanımun, babalık karinesini düzenleyen 285 inci maddesine göre, evlilik
devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun
babası kocadır. Babalık karinesi, Kanunun 286 ncı maddesi ve şartlan oluştuğunda 291 inci
maddesi uyarınca açılan soybağınm reddi davasıyla çürütülebilmekte ve soybağı
düzeltilebilmektedir. Bu hükümler. Anayasanın 41 inci maddesinde Türk toplumumm temeli
olarak kabul edilen ailenin korunmasına hizmet etmektedir. Bu kapsamda, evlilik devam ettiği
müddetçe, baba olduğunu iddia eden üçüncü bir kişiye doğrudan soybağımn reddi davası açma
hakkı verilmemiştir. Zira herhangi bir ön şart aranmaksızın soybağımn reddi davası açma hakkı
verilmesi durumunda mahkemece söz konusu iddiamn araştıniması ve davamn
sonuçlandıniması gerekecektir. Evlilik birliği devam ederken baba olduğunu iddia eden kişinin
soybağınm reddi davasını doğrudan açabilmesi, aile kurumunu dışarıdan müdahaleye açık hale
getirecek ve Türk toplumunun temeli olan aile kurumuna ve bütünlüğüne büyük zararlar
verebilecektir.
Bu nedenle, Anayasamn 41 inci maddesinde hüküm altma alman ailenin Türk
toplumunun temeli olduğu ilkesi esas almarak, aile bütünlüğünün korunması, aile kurumunun
dışandan müdahaleye açık hale getirilmemesi ve aile bireylerinin özel hayatlanna saygı
gösterilmesi hakkının korunması amacıyla. Anayasa Mahkemesince iptal edilen 4721 sayılı
Kanunun 291 inci maddesinin birinci fıkrası yeniden düzenlenmektedir.
Düzenlemeyle, dava açma süresinin geçmesinden önce kocamn ölmesi veya gaipliğine
karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde baba olduğunu
iddia eden kişiye, kocanm altsoyuna, anasına veya babasına, doğumu ve kocamn ölümünü,
sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkmda gaiplik kararı alındığını
öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağınm reddi davasını açma hakkı tanınmaktadır.

MADDE 19- Maddeyle, 4721 sayılı Kanunun 314 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
yeniden düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 26/7/2023 tarihli ve E: 2023/3; K: 2023/139 sayılı kararıyla,
Türk Medeni Kanununun 314 üncü maddesinin dördüncü fıkrası iptal edilmiş ve iptal kararmm
Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra jnirürlüğe girmesine karar
verilmiştir. Söz konusu iptal karan, 19/10/2023 tarihli ve 32344 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi iptal karannda; eşlerin birlikte evlât edinmesinde, ayırt etme
gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin
adlanmn yazılacağı hükmüne yer verildiği, bu hükmün ayırt etme gücüne sahip küçüğün ya da
kısıtlımn eşler tarafından birlilrte evlât edinilmesi, üvey evladın evlât edinilmesi, ergin kişilerin
evlât edinilmesinde ve tek başına evlât edinme hallerinde uygulanma imkâm bulunmadığı,
bunun da aile ilişkisinin gizliliği amacım işlevsiz hale getirebileceği gerekçesiyle hükmün
Anayasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.

Teklifle, ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin birlikte evlât edinilmesi halinin
yamnda, diğer evlât edinme hallerini de kapsayacak şekilde düzenleme yapılmaktadır. Buna
göre, tek başına evlât edinmede veya üvey evladın evlât edinilmesinde ana veya baba adı olarak
evlât edinenin; ayırt etme gücüne sahip küçük veya kısıtlının ya da ergin kişilerin birlikte evlât
edinilmesi hallerinde ise ana ve baba adı olarak evlât edinenlerin adlanmn yazılmasına olanak
sağlanmaktadır. Ayrıca hükümle, evlât edinilmeleri rızalanna bağlı olan kimseler açısından,
ana veya baba hanesine evlât edinenlerin adlanmn yazılması işlemleri evlât edinilenlerin
taleplerine bağlı kılınmaktadır.

MADDE 20- Maddeyle, istinaf kanun yolunda hukuk daireleri arasındaki iş bölümü
uyuşmazlıklarımn hızlı bir şekilde giderilmesi amacıyla, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna
35/A maddesi eklenmektedir.
Birinci fıkraya göre, istinaf incelemesi için dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk
dairesi, bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda iş bölümü bakımından kendisini görevli
görmemesi halinde, gerekçesiyle birlikte dosyayı görevli olduğunu değerlendirdiği ilgili hukuk
dairesine gönderecektir. Bir aylık sürenin bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya
hakkında gönderme kararı verilemeyeceği açık bir şekilde düzenlenmektedir.
İkinci fıkrayla, dosya kendisine gönderilen hukuk dairesi iki hafta içinde yapacağı ön
inceleme sonucunda görevli olmadığı kanaatine varırsa, varsa geçici hukuki koruma
tedbirlerine dair talepler hakkında karar vermek suretiyle dosyayı hukuk daireleri başkanlar
kuruluna göndereceği düzenlenmektedir. Bu iki haftalık sürenin hitamından itibaren gönderme
karan verilemeyeceği ve kurulca yapılan ön inceleme sonunda verilen karann kesin olacağı
düzenlenmektedir.

MADDE 21- Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73 üncü maddesinde
değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçu
bakımından şikayet süresinin, her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki
yılı geçemeyeceği öngörülmektedir. Böylelikle bu suç bakımından azami şikayet süresi
belirlenmektedir.
Belirtmek gerekir ki, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağh hakaret suçu
bakımmdan 73 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkrası başta olmak üzere ilgili hükümleri
uygulanmaya devam edecektir. Ancak bu suç bakımından şikayet süresi, fiilin gerçekleştiği
tarihten itibaren iki yılı geçemeyecektir.

MADDE 22- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında
düzenleme yapılmaktadır.
“Kovuşturmanın mecburiliği” ilkesinin istisnası niteliğini taşıyan “önödeme” gibi
alternatif yöntemler, belirli bir ceza eşiğinin altında bulunan suçları işleyen kişilerin, ceza infaz
kurumlarmın etkilerinden uzak tutulması, Devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin iş
yoğunluğundan kurtaniması amaçlannın yam sıra cezamn genel ve özel önleme amaçlarmı da
gerçekleştirecek etkili birer ceza politikası aracı olarak uygulanmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk ceza adalet sisteminin ondokuz
yıllık uygulaması sırasında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin sistemin aksayan
yönleri düzeltilmiştir. Ancak, uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüz çağdaş ceza
adalet sistemlerinin genel yönelimi dikkate alındığında, önödeme kurumunun uygulama alanına
ilişkin düzenleme yapma gereği ortaya çıkmıştır.
Düzenlemeyle, Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin ikinci fıkrasında, üçüncü
fıkrasmm (b) ve (c) bendinde ve dördüncü fıkrasında düzenlenen hakaret suçu, ÖnÖdeme
kapsamına alınmakta ve kurumun kapsamı genişletilmektedir. Buna göre, mağduru muhatap
alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunun işlenmesi halinde Kanunun 75 inci
maddesine göre önödeme hükümleri uygulanacaktır. Aynı şekilde, Kanunun 125 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki hakaret suçunun aynı maddenin üçüncü fıkrasımn (b) ve (c)
bendi kapsamında ve/veya alenen işlenmesi halinde de önödeme hükümleri tatbik edilecektir.
Bu suçun beş yıl içinde yeniden işlenmesi halinde altıncı fıkra uyarınca önödeme hükümleri
uygulanmayacak ve fail hakkında kamu davası açılacaktır.
Belirtmek gerekir ki, 125 inci maddenin birinci fıkrasındaki hakaret suçunda önödeme
hükümleri uygulanmayacaktır. Dolayısıyla bu suçun üçüncü fıkranın (b) ve (c) bendi
kapsamında ve/veya alenen işlenmesi halinde de önödeme yoluna gidilmeyecek ve uzlaştırma
hükümleri uygulanacaktır.

MADDE 23- Maddeyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253 üncü
maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasmda yapılan değişiklikle, Türk Ceza Kanununun 125 inci
maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakaret suçu bakımından uzlaştırma hükümlerinin
uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, mağduru muhatap alan sesli, yazılı
veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçunda uzlaştırma yoluna gidilmeyecektir.
Dolayısıyla, ikinci fıkrada düzenlenen bu suçun dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve
kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin
emir ve yasaklanna uygun davranmasından dolayı veya kişinin mensup bulunduğu dine göre
kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi hali ile alenen işlenmesi halinde de uzlaştırma
yoluna gidilmeyecektir.
Bununla birlikte, günümüz çağdaş ceza adalet sistemlerinin genel yönelimi dikkate
alınarak Teklifle, Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen
hakaret suçu önödeme kapsamma alınmakta ve böylelikle bu suçla daha etkin mücadele
edilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, şüpheli, mağdur veya suçtan zarar
görenin, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren karanm bildirmesi gereken üç
günlük süre, yedi güne çıkanimaktadır. Böylelikle, uygulamada yaşanabilecek mağduriyetlerin
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 26/7/2023 tarihli ve E: 2023/43; K: 2023/141 sayılı kararıyla.
Ceza Muhakemesi Kanununun 253 üncü maddesinin ondokuzuncu fıkrasımn beşinci
cümlesinde yer alan “Uzlaşmamn sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle
tazminat davası açılamaz;” ibaresi iptal edilmiştir. Söz konusu iptal karan, 18/10/2023 tarihli
ve 32343 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi iptal karannda, uzlaşma görüşmeleri sırasında sağlıklı şekilde
belirlenmesi güç veya öngörülmesi mümkün olmayan zararlara ilişkin açılacak davalar
yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın uzlaşmamn sağlanması durumunda tazminat davası
açılamayacağım öngören düzenlemeyle ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklendiğini ve
iptale konu düzenlemede yargının iş yükünün azaltılması amacı ile mahkemeye erişim hakkına
getirilen sımrlama arasında makul bir denge kurulamadığım belirtmiştir.
Maddenin ondokuzuncu fıkrasında yapılan değişiklikle. Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı dikkate alınarak uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşma amnda tespit edilemeyen veya
uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası
açılamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylelikle, uzlaşma görüşmeleri sırasında tespit
edilemeyen ya da uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlara ilişkin tazminat davası açabilme
imkânı tamnmak suretiyle hak arama hürriyeti kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı güvence
altına alınmaktadır.
Maddenin yirmidördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, ceza muhakemesinde
uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olma şartı getirilmektedir.

MADDE 24- Maddeyle, 5271 sayılı Kanunun 254 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yapılan değişiklikle, kovuşturma evresinde uzlaşma gerçekleştiği takdirde, edimin yerine
getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde dava
hakkmda durma karan verileceği ve uzlaşmamn gereklerinin yerine getirilmemesi halinde,
mahkemece yargılamaya kaldığı yerden devam olunacağı hüküm altma alınmaktadır. Böylelikle,
mevcut düzenlemeye göre samk hakkmda daha aleyhe sonuçlar doğurabilecek nitelikte olan
hükmün açıklanmasmm geri bırakılması karan verilmesi uygulamasından vazgeçilerek
uzlaşmamn gereklerinin yerine getirilebilmesi bakımmdan durma karan verilmesi
sağlanmaktadır. Durma süresince zamanaşımı işlemeyecektir.
MADDE 25- Maddenin birinci fıkrasıyla, 5237 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yapılan düzenlemenin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibanyla soruşturma
veya kovuşturma evresine geçilmiş şikayete bağlı olan hakaret suçu bakımından
uygulanmayacağı ve bu soruşturma ve kovuşturmalann genel hükümlere göre sonuçlandınlacağı
kabul edilmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, soruşturma veya kovuşturma evresinde olup da bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibanyla uzlaşmamn sağlanmış olduğu dosyalar bakımmdan bu maddeyi
ihdas eden Kanunla 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişikliğin uygulanmayacağı
hüküm altma alınmaktadır. Dolayısıyla uzlaşmamn sağlandığı Türk Ceza Kanununun 125 inci
maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakaret suçuna ilişkin dosyalar, bu suçun uzlaştırma
kapsamından çıkanidığı gerekçesiyle önödeme kapsammda değerlendirilemeyecek ve 253 üncü
madde hükümlerine göre sonuçlandınlacaktır. Bununla birlikte, soruşturma veya kovuşturma
evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibanyla uzlaşmamn sağlanmadığı
dosyalar bakımmdan önödeme hükümleri uygulanacaktır.
Belirtmek gerekir ki, 5271 sayılı Kanunun 253 maddesinin üçüncü fıkrasmda “Uzlaştırma
kapsamma giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aym mağdura karşı
işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir. Teklifle
Türk Ceza Kanununun 125 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakaret suçunda
uzlaştırma yoluna gidilemeyeceğinin kabul edilmesi nedeniyle, mağduru muhatap alan sesli,
yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçuyla birlikte aym mağdura karşı işlenen diğer
suçlar bakımından da uzlaştırma hükümleri uygulanamayacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasıyla, 253 üncü maddenin yirmidördüncü fıkrasında yapılan
düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce uzlaştırmacı yazılı sınavında başanlı olanlann
haklarmm korunması amaçlanmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasıyla, uzlaşmamn gerçekleştiği ancak edimin yerine
getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi nedeniyle
samk hakkında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibanyla hükmün açıklanmasımn geri
bırakılmasma karar verilmiş dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 254 üncü
maddenin ikinci fikrasmda yapılan değişikliğin uygulanmayacağı ve bu dosyalann 254 üncü
maddenin ikinci fıkrasımn değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandınlacağı kabul
edilmektedir. Dolayısıyla, maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibanyla 254 üncü maddenin ikinci
fıkrası gereğince hükmün açıklanmasımn geri bırakılmasına karar verilen dosyalarda ger
bırakma süresince zamanaşımı işlemeyecek ve uzlaşmamn gereklerinin yerine getirilmemesi
halinde, mahkeme tarafmdan 231 inci maddenin onbirinci fikrasmdaki şartlar aranmaksızın
hüküm açıklanacaktır. Bu dosyalarda, hükmün açıklanmasuun geri bırakılması kararı kaldınlarak
durma karan verilemeyecektir.

MADDE 26- Maddeyle, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 33 üncü maddesinde
düzenleme yapılmaktadır.
17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunla 5395 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında değişiklik yapmak suretiyle sosyal çalışma görevlilerinin, mahkemeler
bünyesine atanma usulünden vazgeçilerek bu hizmetlerin daha iyi verilebilmesi için adliyelerde
kurulacak müdürlüklere atanması sağlanmıştır. Ayrıca değişiklikle 5395 sayılı Kanım
kapsamındaki tedbirleri uygulayan ve aym Kanunun 45 inci maddesinde yer verilen kurumlarda
çalışan sosyal çalışma görevlileri için ödeme yapılmasına imkân tamnmıştır.
Yapılan değişiklik sonrasmda uygulamada 5395 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin
ikinci fıkrasına göre yapılan ödemenin, hangi kurum tarafından yapılacağı ile bu ödemeden
sözleşmeli personelin yararlamp yararlanamayacağı hususunda tereddütler oluştuğu
gözlemlenmiştir. Yine, maddenin ikinci fıkrasında yer verilen “mahkemelere görevlendirilen”
ibaresinin aym maddenin üçüncü fıkrasındaki görevlendirmeden farklı olduğunun
netleştirilmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur.
Maddenin birinci fıkrasında, Adalet Bakanlığınca yeterli sayıda sosyal çalışma
görevlisinin mahkemelere görevlendirilmek üzere adliyelere atanacağı hususu düzenlenmiş
olup burada ifade edilen sosyal çalışma görevlileri adli destek ve mağdur hizmetleri
müdürlükleri bünyesinde çalışan sosyal çalışma görevlileridir. Fıkrada yapılan degişildikle bu
hususa açıklık getirilmesi ve maddenin diğer fıkralanyla terim birliğinin sağlanması
amaçlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, “mahkemelere görevlendirilen”
ibaresinden kastedilenin adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü bünyesinde görev
yapmakta olan sosyal çalışma görevlileri olduğu hususu açıklığa kavuşturulmaktadır. Belirtmek
gerekir ki, bu sosyal çalışma görevlilerinin 5395 sayılı Kanun kapsamındaki tedbirlerin yerine
getirilmesinde herhangi bir görevi bulunmamaktadır.
Hükümle aynca 5395 sayılı Kanun kapsamındaki tedbirleri uygulayan sosyal çalışma
görevlileri ile adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü bünyesinde görev yapmakta olup da
mahkemelere görevlendirilen sosyal çalışma görevlilerine sözleşmeli olup olmadığına
bakılmaksızın ikinci fikra uyarınca ödeme yapılması sağlanmakta ve bu ödemenin ne şekilde
hesaplanacağı düzenlenmektedir. Değişiklik uyannca, sözleşmeli personel için yapılacak bu
ödeme aynı veya benzer ünvanh memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu
aym olan emsali personel esas alınarak belirlenecektir. Diğer yandan, bu Ödemenin sosyal
çalışma görevlisinin kadro veya pozisyonımun bulunduğu kurum tarafından yapılacağı hüküm
altına alınmak suretiyle uygulamada yaşanan tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrasında yer alan düzenleme, adli destek ve mağdur hizmetleri
müdürlüğü bünyesinde görev yapmakta olan sosyal çalışma görevlilerinin bulunmaması,
görevin bunlar tarafından yapılmasında fİilî veya hukukî bir engel bulunması ya da başka bir
uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması halinde, bunlarm yerine bilirkişi sıfatıyla
görevlendirilebilecek sosyal çalışma görevlilerini kapsamaktadır. Bu sosyal çalışma
görevlilerine bilirkişilik esasları çerçevesinde ödeme yapıldığından bunlara aynca maddenin
ikinci fıkrası kapsamında ödeme yapılmamaktadır. Fıkrada yapılan değişiklikle, birinci fıkra
kapsamındaki sosyal çalışma görevlileri yerine bu fıkra hükümlerine göre bilirkişi sıfatıyla
görevlendirilen sosyal çalışma görevlilerine ikinci fıkra kapsamında ayrıca bir ödeme
yapılmayacağı hususu netleştirilmektedir.

MADDE 27- Maddeyle, 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 77 ncl maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Vakıflar, tarihi süreçte yardımlaşma ve dayamşma duygusunun kurumsallaşmış halidir.
Bu hali ile vakıflar önemli bir görevi ifa etmektedir. Vakıfların yaşaması ve topluma hizmet
sunabilmesi için varlıklarım sürdürmeleri gerekmektedir. Yapılan düzenlemelerle vakıfların
varlıklarım sürdürebilmelerine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mazbut
vakıflara ait taşınmazlarla ilgili işlemler nedeniyle değerli kâğıt ve işlem bedeli alınmayacağı
hükmü getirilmekte, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarma herhangi bir katılım payı ödenmeyeceği
açıkça belirtilmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle Genel Müdürlük, 2/7/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanununda sayılan yargı harçlarından muaf tutulmaktadır. Aynca maddenin
mevcut halinde bulunan teminat gösterme muafiyetinin kapsamı genişletilmektedir. Genel
Müdürlüğün tabi olduğu bu muafiyetin Genel Müdürlüğün idare ve temsil ettiği mazbut vakıflar
adına taraf olduğu dava, icra takibi ve geçici hukuki koruma tedbirleri gibi her türlü dava ve iş
hakkında da uygulanacağı hüküm altma alınmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasmda yapılan değişiklikle. Genel Müdürlüğün ve mazbut
vakıflann tahsil edilemeyen gelirlerinin Genel Müdürlük yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafından tahsil edilmesi sağlanmaktadır.
Maddenin uygulama kabiliyeti kalmayan dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
Maddenin beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle, vakıf kültür varhklannm, restorasyon
veya onanm karşılığı kiralama işlemleri hakkmda 2886 sayılı Devlet îhale Kanununun ceza ve
ihalelerden yasaklama hükümlerinin uygulanması sağlanmaktadır.
Maddenin altmcı fıkrasında yapılan değişiklikle, restorasyon veya onarım karşılığı
kiralama işlemlerine ilişkin usul ve esaslarm yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına
alınmaktadır.

MADDE 28- Anayasa Mahkemesi, 4/5/2023 tarihli ve E: 2022/36; K: 2023/84 sayılı,
28/9/2023 tarihli ve E: 2022/139; K: 2023/158 sayılı ve 8/11/2023 tarihli ve E: 2020/65; K:
2023/187 sayılı kararlanyla idari görevlerde çalışanlar dahil olmak üzere hakim ve savcıların
kadrolannm kanunla düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek söz konusu kadroları ihdas eden
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarmın gerekçeleri ve kadro ihtiyacı dikkate alınarak.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu kadrolarımn kanunla düzenlenmesi amacıyla 6087 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunıma yeni bir madde eklenmektedir.

MADDE 29- Maddeyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ek 1 inci
maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, parasal sımrlarda yeniden değerleme
oranında artırma yapılması sonucunda belirlenen smırlann on Türk lirasını aşmayan
kısımlanmn dikkate alınmayacağı hükmü, bin Türk lirasım aşmayan kısımlarm dikkate
alınmayacağı şeklinde değiştirilmektedir. Bu şekilde yeniden değerleme sonucu belirlenen
parasal rakamın bin lirayı geçmeyen küsuratı nazarı itibara alınmayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, istinaf ve temyiz kanun yolu başvurularında
hükmün verildiği tarihteki parasal sınırlar uygulanmaktadır. İlk karar tarihinde kanun yoluna
başvuru imkânı olan dosyada, kaldırma veya bozma kararı üzerine verilen yeni karar sonrasında
parasal sınırdaki yeniden değerleme oranında meydana gelen artış nedeniyle istinaf ve temyiz
kanun yoluna başvurulamamasmın yaratacağı sakıncaları ortadan kaldırmak, doğabilecek hak
kayıplannın önüne geçebilmek ve verilen yeni kararların kaldırma ve bozmaya uygun olup
olmadığımn denetimini sağlayabilmek amacıyla maddeye yeni bir fıkra eklemek suretiyle
düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı üzerine ilk
derece mahkemesince verilen kararlar ile Yargıtay bozma karan üzerine yeniden verilen
kararlara karşı, ilk karar tarihinde geçerli olan parasal sımrlara göre istinaf ve temyiz kanun
yoluna başvurulabileceği açıkça hükme bağlanmakta, böylelikle hak arama hürriyetinin daha
etkin bir şekilde kullamlabilmesine imkân tamnmaktadır.
MADDE 30- Anayasa Mahkemesi, 4/5/2023 tarihli ve E: 2022/36; K: 2023/84 sayılı,
28/9/2023 tarihli ve E: 2022/139; K: 2023/158 sayılı ve 8/11/2023 tarihli ve E: 2020/65; K:
2023/187 sayılı kararlanyla idari görevlerde çalışanlar dahil olmak üzere hakim ve savcıların
kadrolarının kanunla düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek söz konusu kadroları ihdas eden
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlanmn gerekçeleri ve kadro ihtiyacı dikkate alınarak.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı kadrolarının kanunla düzenlenmesi amacıyla 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanununa yeni bir madde
eklenmektedir.

MADDE 31- Maddeyle, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanununun 17/B maddesine fikra eklenmektedir. Düzenlemeyle, icra edilebilirlik şerhi verilen
arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden tescil talebinde bulunulabileceği açık hükme
bağlanmaktadır. Buna göre anlaşma belgesinin taraflanndan birisi tek başına tapu
müdürlüğünden tescil talebinde bulanabilecek, tapu müdürlüğü taşınmaza ilişkin mevzuatta
öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirmeyi yaptıktan sonra resmi senet düzenlemeksizin
tescil talebini yerine getirecektir. Böylelikle icra edilebilirlik şerhi alman arabuluculuk anlaşma
belgesine istinaden yapılacak tescil işlemlerinde uygulamada yaşanan tereddütlerin önüne
geçilmesi amaçlanmaktadır

MADDE 32- Maddeyle, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin on birinci fıkrasında
değişiklik yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 14/3/2024 tarihli ve E: 2023/160; K: 2024/77 sayılı kararıyla,
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin on birinci fıkrasında yer
alan “…bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından
sorumlu tutulur.” şeklindeki ibare ile “Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.”
şeklindeki ikinci cümle iptal edilmiş ve iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından
başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı,
18^2024 tarihli ve 32521 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından, kurallarda haklılık durumu gözetilerek
uygulanabilecek istisnalar ya da belli bir üst sınır öngörülmeden. Özellikle yargılamada
tamamen haklı çıkan, diğer bir ifadeyle bütünüyle haksız bir sürece maruz kaldığı anlaşılan
tarafın özel durumu da gözetilmeden, mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmayan tarafın
yargılama giderlerinin tümünden sorumlu tutulmasmın ve vekâlet ücretinin tamamından
yoksun bırakılmasmın kişilere aşırı bir külfet yüklediği, kamu yararı ile mülkiyet ve
mahkemeye erişim haklan arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi kişi aleyhine bozduğu ve
bu itibarla orantısız bir smırlamaya neden olduğu gerekçesiyle kurallann Anayasaya aykırı
olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararında kuralların anayasal
anlamda meşru bir amacımn bulunduğu da belirtilmiştir.
Hükümle, taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya
katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan
tarafın yargılama giderlerinden sorumluluğu ve bu taraf lehine vekâlet ücretinin belirlenmesi
düzenlenmektedir. Buna göre, toplantıya katılmayan taraf davada kısmen veya tamamen haklı
çıksa bile karşı tarafın ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yansından sorumlu
tutulacak ve ayrıca bu taraf lehine tarifeye göre belirlenen vekâlet ücretinin yansına
hükmedilecektir. Böylelikle, kamu yaran ile mülkiyet ve mahkemeye erişim hakkı arasında bir
denge kurulmaktadır. Ayrıca taraflar arabuluculuğa teşvik edilerek uyuşmazlıklann banşçıl
yollardan çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır.

MADDE 33- Maddeyle, 6325 sayılı Kanunun 18/B maddesine fıkra eklenmektedir.
Düzenlemeyle, taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sımrh ayni hak kurulmasına ilişkin
icra edilebilirlik şerhi verilen arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden tescil talebinde
bulunulabileceği açık hükme bağlanmaktadır. Buna göre anlaşma belgesinin taraflarından birisi
tek başına tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulanabilecek, tapu müdürlüğü taşınmaza
ilişkin mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirmeyi yaptıktan sonra resmi senet
düzenlemeksizin tescil talebini yerine getirecektir. Böylelikle icra edilebilirlik şerhi alınan
arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden yapılacak tescil işlemlerinde uygulamada yaşanan
tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 34- Maddeyle, 6325 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasımn (e)
bendinde değişiklik yapılmaktadır. Düzenlemeyle, arabulucular siciline kaydedilebilmek için
arabuluculuk eğitimini tamamlamaları ve gerekli diğer şartları taşımaları durumunda
mesleğinde yirmi yıl kıdeme sahip olanların yazılı sınava tabi tutulmayacakları hüküm altına
alınmaktadır.

MADDE 35- Maddeyle, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin on
ikinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
7036 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin on ikinci fıkrası ile 6325 sayılı Hukuk
Uyuşmazhklannda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin on birinci fıkrası aynı
hükümleri içermektedir. Anayasa Mahkemesinin 14/3/2024 tarihli ve E: 2023/160; K: 2024/77
sayılı kararıyla, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin on birinci fıkrasında yer alan “…bu taraf
davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu
tutulur.” şeklindeki ibare ile “Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.” şeklindeki
ikinci cümle iptal edilmiş ve iptal karanmn Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
7036 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin on ikinci fıkrasıyla ilgili olarak verilen bir iptal
karan bulunmasa da 6325 sayılı Kanunim 18/A maddesinin on birinci fıkrasıyla ilgili verilen
iptal kararmın gerekçeleri dikkate alınarak, benzer konularda farklı hüküm bulunmasımn önüne
geçmek için Teklifle 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinde yapılması öngörülen
düzenlemelerin bu fıkra bakımından da yapılması amaçlanmaktadır.
MADDE 36- Maddeyle, 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanım Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna geçici madde eklenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, Ttirk Ceza Kanununun 282, 314 ve
315 inci maddelerinde veya Terörizmin Finansmanınm Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü
maddesinde düzenlenen suçlarm işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi gereğince şirketlere veya 128 inci
maddesinin onuncu fıkrası uyannca malvarlığı değerlerine kayyım atanmasına karar verildiği
takdirde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süreyle Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun kayyım olarak atanabilmesine imkân tanınmaktadır. Belirtmek gerekir ki,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevi soruşturma ve kovuşturma sürecince
devam edecek olup, soruşturma ve kovuşturmanın sonuçlanması halinde bu görev sona
erecektir.

Düzenlemeyle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevinde
kullanabileceği bazı hak ve yetkiler belirlenmektedir. Aynca, Bankacılık Kanununda Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna verilen hak ve yetkilerin de kayyımlar hakkında kıyasen uygulanması
sağlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, yargı mercileri arasında çıkabilecek
görev uyuşmazlıkları sebebiyle yargılama sürecinin uzamaması amacıyla Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunun kayyımlık görevi kapsamındaki karar ve işlemlerine karşı açılan davaların,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun merkezinin bulunduğu yer idare mahkemelerinde
görülmesi sağlanmaktadır.
GEÇİCİ MADDE 1- Maddenin birinci fıkrasıyla, 2004 sayılı Kanunun 111/b
maddesinde yapılan değişikliklerin 1/9/2024 tarihinden önce ilanı yapılmış ve açık artırma
süresi sona ermemiş olan açık artırmalar hakkında da uygulanacağı belirtilmek suretiyle
uygulamada oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, 2004 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde yapılan
değişikliklerin, zaman bakımından uygulanması düzenlenmektedir. Birinci fıkrada yapılan
değişikliğin maddenin yürürlüğe girmesinden sonra uygulanacağı ifade edilmekte, diğer bir
anlatımla maddenin yürürlüğe girmesinden önce tamamlanmış işlemler ve verilen kararlar
bakımından uygulanmayacağı hüküm altına alınmaktadır. Ek 1 inci maddenin üçüncü
fıkrasında yapılan düzenlemenin ise maddenin yürürlüğe girmesinden sonra verilen kararlar
hakkında uygulanacağı belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle bölge adliye mahkemesinin
kaldırma ya da Yargıtaym bozma karan üzerine maddenin yürürlüğe girmesinden önce yeniden
verilen kararlar hakkmda bu düzenlemenin uygulanmayacağı, ancak maddenin 3mrürlüğe
girmesinden sonra bu kapsamda yeniden verilen kararlar hakkmda uygulanacağı açıkça
düzenlenerek uygulamada bir tereddüde meydan verilmemesi amaçlanmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasıyla, Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E: 2018/95;
K: 2023/221 sayılı kararıyla 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesinin bazı ibarelerinin
iptal edilmesi nedeniyle uygulamada ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amacıyla geçici bir
düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasıyla, 2577 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi ile ek 1 inci maddesinde yapılan değişikliklerin 13/7/2024 tarihinden bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar bölge idare mahkemelerince verilen kararlar hakkında da
uygulanacağı düzenlenmektedir. Anayasa Mahkemesinin 2577 sayılı Kanımım 46 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline ilişkin 26/07/2023 tarihli ve E: 2023/36; K:
2023/142 sayılı kararımn 13/7/2024 tarihinde yürürlüğe girecek olması nedeniyle amlan tarih
ve sonrasında verilen kararlara karşı temyiz yolu kapanmış olacağından, yeniden düzenlenen
(b) bendi yürürlüğe girinceye kadar verilen kararların da temyiz edilebilmesi amacıyla geçiş
düzenlemesi yapılmaktadır.
Maddenin beşinci fıkrasıyla, 2577 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasına
yeni ihdas edilen (c) bendinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilen kararlar
hakkında uygulanacağı düzenlenmektedir. Bu kapsamda, söz konusu bentle getirilen temyiz
hakkı sadece bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilen bölge idare mahkemesi
kararları hakkmda kullanılabilecektir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce konusu
itibarıyla kesin olarak verilmiş olan bölge idare mahkemesi kararları bakımından ise anılan bent
hükmü uygulanmayacaktır.
Maddenin altıncı fıkrasıyla, 6100 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinde yapılan
değişikliklerin, zaman bakımından uygulanması düzenlenmektedir. Birinci fıkrada yapılan
değişikliğin maddenin yürürlüğe girmesinden sonra uygulanacağı ifade edilmekte, diğer bir
anlatımla maddenin yürürlüğe girmesinden önce tamamlanmış işlemler ve verilen kararlar
bakımmdan uygulanmayacağı hüküm altına alınmaktadır. Ek 1 inci maddenin üçüncü

fıkrasında yapılan düzenlemenin ise maddenin yürürlüğe girmesinden sonra verilen kararlar
hakkmda uygulanacağı belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle bölge adliye mahkemesinin
kaldırma ya da Yargıtaym bozma kararı üzerine maddenin yürürlüğe girmesinden önce yeniden
verilen kararlar hakkmda bu düzenlemenin uygulanmayacağı, ancak maddenin yürürlüğe
girmesinden sonra bu kapsamda yeniden verilen kararlar hakkmda uygulanacağı açıkça
düzenlenerek uygulamada bir tereddüde meydan verilmemesi amaçlanmaktadır.
Maddeyle, hak kayıplann önlenmesi ve uygulamada oluşabilecek tereddütlerin
giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 11 l/b maddesinin
dördüncü fıkrasında yer alan “binde birinden ve her hâlde yüz Türk lirasmdan” ibaresi “binde
beşinden ve her hâlde bin Türk lirasından” şeklinde ve altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Açık artırma süresinin son on dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi hâlinde açık
artırma üç dakika uzatılır. Uzama süresi içinde yeni bir teklif verilmesi hâlinde açık artırma
süresi her yeni teklifin verilmesinden itibaren üç dakika uzatılır. Son uzama süresi içinde yeni
bir teklif verilmezse mal en yüksek teklif verene ihale edilir. Uzama sürelerinin toplamı bir saati
geçemez. Bir saatlik süre Adalet Bakanlığımn karanyla kısaltılabilir, uzatılabilir veya
kaldırılabilir ve bu kararlar Bakanlığın resmi internet sitesinde duyurulur.”
MADDE 2- 2004 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “on”
ibaresi “bin” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alman parasal sımrda yeniden
değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya
Yargıtaym bozma kararlan üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar
tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas alınır.”
MADDE 3- 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 180 inci maddesinin
dördüncü fıkrasının altmcı cümlesine “tespit edilecek toplam puanın” ibaresinden sonra gelmek
üzere “yüzde otuzu o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalam ise” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 4- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun ek 41 inci
maddesinin üçüncü fıkrasımn (k) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına
aşağıdaki bentler ve cümle ile dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler ve cümle eklenmiş, altıncı
fıkrasımn ikinci cümlesinde yer alan “yüz soru” ibaresi “yüz yirmi soru” şeklinde değiştirilmiş,
yedinci fıkrasında yer alan “Sınavlann” ibaresi “Sınavlara yeni alanların eklenmesi ve
sınavların” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya “Yükseköğretim Kurulu,” ibaresinden sonra
gelmek üzere “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı,” ibaresi eklenmiştir,
“k) îş ve Sosyal Güvenlik Hukuku,”
“p) Milletlerarası Hukuk,
r) Milletlerarası Özel Hukuk,
s) Genel Kamu Hukuku,”
“İhtiyaç duyulması halinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir.”
“Ö) Milletlerarası Hukuk,
p) Milletlerarası Özel Hukuk,
r) Genel Kamu Hukuku,
s) Sosyal Güvenlik Hukuku,”
“İhtiyaç duyulması halinde bu alanlara, yönetmelikle yeni hukuk alanları eklenebilir.”
MADDE 5- 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare
Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 1 inci
maddesine “Parasal sımrlarm artırılması:” başlığı eklenmiş ve madde aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“EK MADDE 1- 1. Bu Kanunun tek hâkimle çözümlenecek davalara ilişkin 7 nci
maddesindeki parasal sımrlar; her yıl, bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen
yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılmak suretiyle
uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırlann bin Türk lirasmı aşmayan kısımlan dikkate alınmaz.
2. Tek hâkimle çözümlenecek davalann belirlenmesinde dava tarihindeki, miktar
artırımı yapılan hâllerde ise artırımın yapıldığı tarihteki parasal sımr esas alımr.”
MADDE 6- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45 inci
maddesinin birinci fıkrasımn ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, konusu otuz bir bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari
işlemlere karşı açılan iptal davalan hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar
kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.”
“Bölge idare mahkemesinin 48 inci maddenin yedinci fıkrası uyannca verdiği kararlara karşı
tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.”
MADDE 7- 2577 sayılı Kammun 46 ncı maddesinin birinci fıkrasının Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen (b) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, fıkraya (b)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül
ettirilmiştir.
“b) Konusu dokuz yüz yirmi bin Türk lirasını aşan vergi davalan, tam yargı davalan ve
idari işlemler hakkında açılan davalar.”
“c) Konusu iki yüz yetmiş bin Türk lirasım aşıp dokuz yüz yirmi bin Türk lirasım
aşmayan vergi davalan, tam yargı davalan ve idari işlemler hakkında açılan ve istinaf kanun
yolu incelemesinde kaldırma kararı üzerine yeniden karar verilen davalar.”
MADDE 8- 2577 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesine “Parasal sımrlarm artıniması:”
başlığı eklenmiş ve madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“EK MADDE 1 -1. Bu Kanunda öngörülen parasal sınırlar; her yıl, bir Önceki yıla ilişkin
olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanımunun mükerrer 298 inci maddesi
hükümleri uyannca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oramnda, takvim yılı başından
geçerli olmak üzere artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk
lirasım aşmayan kısunlan dikkate alınmaz.
2. 17 nci madde uyannca duruşma yapılmasının zorunlu olduğu davaların
belirlenmesinde davamn açıldığı; 45 inci ve 46 ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz
yoluna başvurulabilecek kararlann belirlenmesinde ise ilk derece mahkemesi veya bölge idare
mahkemesince nihai kararın verildiği tarihteki parasal sımr esas alımr. Ancak nihai karar
tarihinden soma parasal şuurlarda meydana gelen artış, bölge idare mahkemesinin kaldırma
veya Damştayın bozma karan üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmaz.”
MADDE 9- 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 9/A
maddesinin üçüncü fıkrasımn (a) bendinde yer alan “idarî yargılama usulü ve idare hukuku,”
ibaresi “idarî yargılama usulü, idare hukuku ve milletlerarası hukuk-milletlerarası özel hukuk,”
şeklinde, aym fıkramn (b) bendinde yer alan “vergi usul hukuku ve maliye-ekonomi,” ibaresi
“vergi usul hukuku, maliye-ekonomi, ticarî işletme-şirketler hukuku ve milletlerarası hukukmilletlerarası özel hukuk,” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin beşinci fıkrasında yer alan “iki
katı” ibareleri “bir katı” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 10- 2802 sayılı Kanunun 100 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Adalet müfettişlerinin görevleri:
MADDE 100 – Adalet müfettişlerinin görevleri şunlardır:
a) Savcıların idarî görevlerini, adalet komisyonu başkan ve üyeleri ile bilirkişilik bölge
kurulu başkan ve üyelerinin komisyon ve kurul işlerine müteallik görevlerini kanun ve diğer
mevzuata uygun olarak yapıp yapmadıklanm denetlemek, ilgililerin bu görevlerinden dolayı
veya bu görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri
icaplarına uyup uymadığım araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma
yapmak.
b) Bakanlık merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında,
uluslararası mahkemeler veya kuruluşlarda, geçici yetki veya görevlendirme ile başka kurum,
kurul veya kuruluşlarda çalışan hâkim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri
sırasında suç işleyip işlemediklerim, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplanna uyup
uymadığım araştırmak, gerektiğinde haklannda inceleme ve soruşturma yapmak.
c) Bakan tarafından görülecek lüzum üzerine Bakanlık merkez ve yurt dışı teşkilatı
kapsamındaki birimleri denetlemek.
ç) İcra daireleri başkanhklanm, ceza infaz kurumları ve tutukevlerini, Adalet Bakanlığı
Personel Eğitim Merkezlerini, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezlerini, suç eşyası emanet bürolanm, mahallî adlî sicil birimlerini, adli destek ve mağdur
hizmetleri müdürlüklerini. Adli Tıp Kurumunu, Kuruma bağlı grup başkanlıklan ve şube
müdürlüklerini, yurt dışı noterlik hizmetlerini ve mevzuatta adalet müfettişi tarafından denetimi
öngörülen diğer birimleri denetlemek, gerektiğinde görevlileri hakkında inceleme ve
soruşturma yapmak.
d) Görev alanına giren konularda, uygulamada ortaya çıkan mevzuat yetersizliği ve
aksaklıklar ile ilgili hususlarda gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak alınması gereken
tedbirler konusunda Bakanlığa öneride bulunmak.
e) Bakanlık birimlerinin, diğer Bakanlıklann ve kamu kuruluşlanmn Kurulun görev
alamna giren soruları hakkında görüş bildirmek, gerektiğinde bu konulardaki toplantı ve diğer
faaliyetlere katılmak.
f) Kanun ve diğer mevzuatta gösterilen veya Bakan tarafından verilen benzeri görevleri
yapmak.
Adalet müfettişlerinin çalışma yöntemleri ile denetim, araştırma, inceleme ve
soruşturmalann yapılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 11- 2802 sayılı Kanunun 101 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Adalet müfettişlerinin yetkileri:
MADDE 101-Adalet müfettişleri görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yetkileri
haizdir:
a) Araştırma, inceleme ve soruşturmalarda, lüzum gördükleri kimseleri yeminle
dinleyebilir, gerektiğinde istinabe yoluna başvurabilir, sübut delilleri ile gereken bilgileri kamu
kurum, kurul ve kuruluşlanndan doğrudan toplayabilir.
b) inceleme ve soruşturmalarda, bu Kanunda verilen yetkilere ilave olarak 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kammuna göre işlem yapabilir; kanunlarda kendilerine ve Cumhuriyet
savcısına, soruşturmamn yürütülmesiyle ilgili tamnan tüm yetkileri kullanabilir. 5271 sayılı
Kanunda gecikmesinde sakınca bulunan hâllere ilişkin olmak üzere Cumhuriyet savcısına
tamnan yetkiler bu hükmün dışındadır.
c) Denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma işlemlerinde gerektiğinde Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sistemi ile ses ve görüntü bilişim sistemini kullanabilir.
Adalet müfettişlerince yapılacak denetim, araştırma, inceleme ve soruşturmalarda ilgili
kuruluş ve kişiler istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermekle yükümlüdür.”
MADDE 12- 2802 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin altıncı fıkrasımn birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Yargıtay Birinci Başkanı, Damştay Başkam, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
Damştay Başsavcısı, Yargıtay Birinci başkanvekilleri, Damştay başkanvekilleri, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcıvekili, Yargıtay ve Damştay daire başkanları, Yargıtay ve Damştay
üyeleri, Adalet Bakanlığı Müsteşan, birinci sımf hâkim ve savcılar, birinci sınıfa aynlmış
hâkim ve savcılar ve diğer hâkim ve savcılara (15.000) gösterge rakamımn memur aylıklarına
uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ek tazminat ödenir.”
MADDE 13- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununım ek 14
üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
“Birinci fıkra kapsamındaki araçlann sicilinde bulunan satılamaz, devredilemez, haciz,
ihtiyati haciz, rehin gibi şerhler için ilgili kurumlara, bu araçlann satılacağı hususu bildirilir ve
satış işlemlerine başlamr, araçlann üzerinde bulunan tüm şerhler ayrıca bir işleme gerek
olmaksızm, satış tarihinden itibaren kalkmış sayılarak varsa tescil kayıtları buna göre
düzeltilir.”
“İşlem yapılacak aracın tamtımına yarayan şasi ve/veya motor seri numaralarının
bulunmaması veya düşmüş olması ya da tamir veya tadil gibi nedenlerle silinmiş yahut tahrip
edilmiş olması durumunda bu eksiklikler satış işlemini gerçekleştirecek kurum tarafından ilgili
mevzuat kapsamında tamamlanarak araç satışa hazır hâle getirilir. Şu kadar ki, aracın tescil
kaydmdaki haciz, ihtiyati haciz, rehin gibi şerhler satış sonrasmda satış bedeli üzerinde devam
eder. Satış konusu aracın vergi, ceza veya prim gibi borçları, satıştan önceki sahibine ait olup,
mülkiyet ilgiliye tüm borç ve yüklerinden ari olarak geçer.
Satış kapsamında dosyaya ödenen tutardan; sırasıyla muhafaza ve satış için yapılan
giderler, aracın tanıtımına yarayan numaralann tespitine ve tamamlanmasına dair giderler ve
vergi, resim veya harç gİbi malın aymndan kaynaklanan alacaklar ödendikten sonra kalan
tutann tüm alacaklıların alacağını karşılaması hâlinde hak sahiplerine 6183 sayılı Amme
Alacaklanmn Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri
çerçevesinde dağıtılır ve bakiye bir tutar bulunması hâlinde bu tutar, muhafaza edilir, kamu
bankalannda nemalandınlır ve satıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde müracaat hâlinde
nemalarıyla birlikte hak sahiplerine ödenir. Beş yıl içinde herhangi bir müracaatın olmaması
halinde söz konusu bedeller Hazineye irat kaydedilir.
Satış kapsamında dosyaya ödenen tutardan; sırasıyla muhafaza ve satış için yapılan
giderler, aracın tanıtımına yarayan numaraların tespitine ve tamamlanmasına dair giderler ve
vergi, resim veya harç gibi malın aymndan kaynaklanan alacaklar ödendikten sonra kalan tutar,
tüm alacaklılann alacağım karşılamazsa sıra cetveli yapılmak üzere ilgili kuruma gönderilir.”
MADDE 14- 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
“GEÇÎCÎ MADDE 20- Mülga 6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği
8/10/1956 tarihine kadar, kamulaştırma işlemlerine dayanmaksızın kamulaştırma kanunlarının
amacına uygun olarak fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olan taşınmazlar, ilgili kamu kurum
ve kuruluşları adına tahsis tarihinde kamulaştmlmış sayılır.
Taşınmazda kamu hizmetinin nitelik ve amacına uygun şekilde tesis veya yapımn inşa
edilmiş olması, bu Kanımun uygulanması bakımından fiilen tahsis kabul edilir.
Birinci fıkrada yazılı taşınmazlardan tapuda kayıtlı olanların kayıt sahipleri veya
mirasçılan; tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların zilyetleri ya da mirasçıları tahsis tarihi
itibanyla zilyetlikle iktisap şartlarının gerçekleşmiş ve fiili tahsis tarihinden itibaren on yıl
geçmemiş olması koşuluyla^ iptal edilen 221 sayılı Kanunun belirlediği süre içinde sadece
taşınmazın fiili tahsis tarihindeki rayiç bedelini isteyebilir.
Bu madde kapsamındaki taşınmazlar hakkında 12/1/1963 tarihine kadar açılmış ve
kanun yolu incelemesinde olanlar dâhil görülmekte olan bedel davalannda bu madde hükümleri
uygulanır.
Birinci fıkraya göre kamulaştırılmış sayılan taşınmazlar hakkında 12/1/1963 tarihinden
sonra bu taşınmazlara bağlı olarak bedel dâhil ileri sürülen talepler kabul edilmez. Bu hüküm,
12/1/1963 tarihinden sonra açılmış ve kanun yolu incelemesinde olanlar dâhil görülmekte olan
davalar hakkında da uygulamr.
Bu madde kapsammda açılan ve görülmekte olan davalarda mahkeme ve icra harçlan
ile her türlü vekâlet ücretleri maktu olarak belirlenir.
Birinci fıkra uyannca kamulaştırılmış sayılan taşınmazlar, tapuda kayıtlı ise ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarımn talebi üzerine açılacak dava ile ilgili idare adına tescil edilir. Tapu
kaydı olmayan taşınmazlar, tahsisin mahiyeti bakımmdan tescile tabi ise ilgili idare adına kayıt
tesis olunur. Bu işlemler harca tabi değildir.”
MADDE 15- 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Anayasa
Mahkemesi tarafmdan iptal edilen 187 nci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“MADDE 187- Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır. Şu kadar ki; kadın
evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasımn
soyadı önünde önceki soyadmı da kullanabilir. Kadının soyadı, kendi soyadı ile önceki
kocasımn soyadından oluşuyorsa kadın bu soyadlarmdan sadece birisini evleneceği kocasımn
soyadmm önünde kullanabilir.”
MADDE 16- 4721 sayılı Kanunun 286 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 286- Koca, ana veya çocuk soybağmm reddi davasını açarak babalık
karinesini çürütebilir. Bu dava, dava açma hakkına sahip diğer kişilere karşı açılır.”
MADDE 17- 4721 sayılı Kanunun 289 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“Çocuk,” ibaresi “Ana doğumdan, çocuk ise” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 18- 4721 sayılı Kanunun 291 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi
ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde baba olduğunu iddia eden kişi,
kocamn altso5aı, anası veya babası, doğumu ve kocamn ölümünü, sürekli olarak ayırt etme
gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik karan alındığım öğrenmelerinden başlayarak bir yıl
içinde soybağmm reddi davasını açabilir.”
MADDE 19- 4721 sayılı Kanunun 314 üncü maddesinin Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfiıs kaydına, birlikte evlât edinmede
ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları; tek başına evlât edinmede ise ana veya baba
adı olarak evlât edinenin adı yazılır. Evlât edinilen diğer kişiler hakkında, talepleri halinde bu
hüküm uygulamr.”
MADDE 20- 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna 35 inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Hukuk daireleri iş bölümü incelemesi
MADDE 35/A – İstinaf incelemesi için dosya kendisine gönderilen ilgili hukuk dairesi,
bir ay içinde yapacağı ön inceleme sonucunda iş bölümü bakımmdan kendisini görevli görmez
ise gerekçesiyle birlikte dosyayı görevli olduğu kamsına vardığı ilgili hukuk dairesine gönderir.
Bir aylık sürenin bitiminden sonra veya duruşma günü verilen dosya hakkında gönderme kararı
verilemez.
Gönderme kararı üzerine dosya kendisine gelen hukuk dairesi, iki hafta içinde yapacağı
ön inceleme sonucunda görevli olmadığı kanaatine vanrsa, varsa geçici hukuki koruma
tedbirlerine dair talepler hakkmda da karar vermek suretiyle dosyayı hukuk daireleri başkanlar
kuruluna gönderir. îki haftalık sürenin bitiminden sonra gönderme kararı verilemez. Kurul
tarafından yapılan ön inceleme sonunda verilen iş bölümüne ilişkin karar kesindir.”
MADDE 21- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73 üncü
maddesinin ikinci fıkrasma aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikayet
süresi, her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemez.”
MADDE 22- 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasının (a) bendine (1)
numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki alt bent eklenmiş ve diğer alt bentler buna
göre teselsül ettirilmiştir.
“2. Hakaret (125 inci maddenin ikinci fıkrası, üçüncü fikrasmın (b) ve (c) bendi ve
dördüncü fikrası),”
MADDE 23- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “suçlarda ve ısrarlı takip suçunda (madde 123/A),
uzlaştırma” ibaresi “suçlarda, ısrarlı takip suçunda (madde 123/A) ve hakaret suçunda (125 inci
maddenin ikinci fıkrası), uzlaştırma” şeklinde ve dördüncü fıkrasmda yer alan “üç gün” ibaresi
“yedi gün” şeklinde değiştirilmiş, ondokuzuncu fikrasmın beşinci cümlesinin başına
“Uzlaşmanm sağlanması halinde, uzlaşma anmda tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra
ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz;” ibaresi
eklenmiş ve yirmidördüncü fıkrasında yer alan “avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş
kişilerin” ibaresi “hukuk fakültesi mezunlanmn” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 24- 5271 sayılı Kanunun 254 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda samğın edimini
defaten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin
ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde durma karan
verilir. Durma süresince zamanaşımı işlemez. Uzlaşmamn gereklerinin yerine getirilmemesi
halinde, mahkemece yargılamaya kaldığı yerden devam olunur.”
MADDE 25- 5271 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇÎCl MADDE 7- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 5237 sayılı Kanunun 73 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla
soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmaz.
(2) Soruşturma veya kovuşturma evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla uzlaşmamn sağlanmış olduğu dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla
253 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253 üncü maddenin
üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, 253 üncü maddenin yirmidördüncü fıkrasında
yapılan düzenleme, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan uzlaştırmacı yazılı
sınavlarında başarılı olanlar hakkında uygulanmaz. Bu kişiler, diğer koşulları taşımalan halinde
uzlaştırmacı siciline ve listelerine kaydedilebilir.
(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 254 üncü maddenin ikinci fıkrası
uyannca hükmün açıklanmasmm geri bırakılmasına karar verilen dosyalar bakımından bu
maddeyi ihdas eden Kanunla 254 üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik
uygulanmaz. Bu dosyalar, 254 üncü maddenin ikinci fıkrasımn değişiklikten önceki
hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
MADDE 26- 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “adliyelere” ibaresi “adli destek ve mağdur hizmetleri
müdürlüğüne” şeklinde, ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde ve üçüncü fıkrasında yer alan “Bu
görevlilerin” ibaresi “Birinci fıkra kapsammdaki sosyal çalışma görevlilerinin” şeklinde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“(2) Bu Kanun kapsammdaki tedbirleri uygulayan sosyal çalışma görevlileri ile adli
destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü bünyesinde görev yapmakta olup da mahkemelere
görevlendirilen sosyal çalışma görevlilerine almakta olduklan aylıklanmn (ek gösterge
dahil) brüt tutarımn yüzde ellisi oranında ödeme yapılır. Bu ödeme aynı veya benzer ünvanlı
memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu aym olan emsali personel esas
alınmak suretiyle bu kapsamda görev yapan sözleşmeli personele de yapılır. Bu Ödeme, söz
konusu personelin kadro veya pozisyonunun bulunduğu kurum tarafından yapılır.”
“Bu şekilde görevlendirilenlere ayrıca ikinci fıkra kapsammda ödeme yapılmaz.”
MADDE 27- 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunımun 77 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “katılım payından” ibaresi “kamu kurum ve kuruluşlanna ödenecek
katılım paylan ile değerli kâğıt ve işlem bedelinden” şeklinde ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “Genel Müdürlükçe” ibaresi madde metninden
çıkarılmış, dördüncü fıkrası yürürlükten kaldınimış, beşinci fıkrasına “işlemleri,” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç” ibaresi eklenmiş ve altıncı
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Genel Müdürlük 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda sayılan yargı
harçlanndan muaftır. Genel Müdürlüğün dava, icra takibi ve geçici hukuki koruma tedbirleri
gibi her türlü dava ve işte teminat gösterme zorunluluğu yoktur. Bu fıkra hükmü, Genel
Müdürlüğün idare ve temsil ettiği mazbut vakıflar adına taraf olduğu dava, icra takibi ve geçici
hukuki koruma tedbirleri gibi her türlü dava ve iş hakkında da uygulanır.”
“Vakıf kültür varlıklannm restorasyon veya onarım karşılığı kiralama işlemlerine ilişkin
usûl ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 28- 11/12/2010 tarihli ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 3- (1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu üye, Genel Sekreter, genel sekreter
yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkam, Teftiş Kurulu başkan yardımcısı, Kurul başmüfettişi, Kurul
müfettişi, tetkik hâkimi ve iç denetçi kadroları ekli (I) sayılı Kadro Cetvelinde düzenlenmiştir.
(I) SAYILI KADRO CETVELİ
KURUMU : HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULU
TEŞKİLATI : MERKEZ
UNVANI DERECESİ adedi
Uye 1 11
Genel Sekreter 1 1
Genel Sekreter Yardımcısı 1 5
Teftiş Kurulu Başkam 1 1
Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı 1 3
Kurul Başmüfettişi 1 300
Kurul Müfettişi 1-5 250
Tetkik Hâkimi 1-5 100
İç Denetçi 1-5 3
TOPLAM 674
MADDE 29- 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ek 1
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “on” ibaresi “bin” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvuruda esas alınan parasal sınırda yeniden
değerleme nedeniyle meydana gelen artış, bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya
Yargıtaym bozma kararları üzerine yeniden verilen kararlar hakkında uygulanmaz, ilk karar
tarihinde geçerli olan parasal sınırlar esas ahmr.”
MADDE 30- 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 1- (1) Anayasa Mahkemesi üye, raportör ve iç denetçi kadroları ekli (1)
sayılı Kadro Cetvelinde düzenlenmiştir.
(I) SAYILI KADRO CETVELİ
KURUMU
TEŞKİLATI
ANAYASA MAHKEMESİ
MERKEZ
UNVANI derecesi adedi
Uye 1 15
Raportör (Hâkim ve Savcı) 1-5 170
Raportör (Uzman Denetçi) 1 13
Raportör (Başdenetçi) 2 8
Raportör (Doçent) 1 4
Raportör (Doktor Öğretim Üyesi) 1 12
Raportör (Doktorasını Tamamlamış Araştırma Görevlisi) 5 10
Raportör (Raportör Yardımcısı) 3-5 50
İç Denetçi 1-5 3
TOPLAM 285
MADDE 31- 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklannda Arabuluculuk
Kanununun 17/B maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(6) Anlaşma belgesinin taraflarından biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra
tapu müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin
mevzuatta öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet
düzenlenmeksizin tescil talebi yerine getirilir.”
MADDE 32- 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin on birinci fıkrasınm birinci
cümlesinde yer alan “bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin
tamamından sorumlu tutulur.” ibaresi “bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile
karşı tarafm ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yansından sorumlu tutulur.”
şeklinde ve ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ayrıca bu taraf lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen vekâlet ücretinin
yansma hükmedilir.”
MADDE 33- 6325 sayılı Kanunun 18/B maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) Taşınmazm devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasma ilişkin
anlaşma belgesinin taraflarından biri, icra edilebilirlik şerhi verilmesinden sonra tapu
müdürlüğünden tescil talebinde bulunabilir. Tapu müdürlüğünce taşınmaza ilişkin mevzuatta
öngörülen gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra resmi senet düzenlenmeksizin
tescil talebi yerine getirilir.”
MADDE 34- 6325 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasımn (e) bendine
“tamamlamak ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “mesleğinde yirmi yıl kıdeme sahip olanlar
hariç” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 35- 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü
maddesinin on ikinci fikrasımn birinci cümlesinde yer alan “yargılama giderinin tamammdan
sorumlu tutulur.” ibaresi “karşı tarafm ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin
yarısmdan sorumlu tutulur.” şeklinde ve ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ayrıca bu taraf lehine avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen vekâlet ücretinin
yansına hükmedilir.”
MADDE 36- 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasma Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇÎCÎ MADDE 2- (1) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282
nci, 314 üncü ve 315 inci maddelerinde veya 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin
Finansmammn Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde düzenlenen suçlann
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde Ceza Muhakemesi Kanununun
133 üncü maddesi gereğince şirketlere veya 128 inci maddesinin onuncu fıkrası gereğince
malvarlığı değerlerine kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren beş yıl süreyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayynn olarak
atanabilir. Bu halde kayyımlık hak ve yetkileri bakımından 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanununda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen hak ve yetkiler kıyasen
uygulamr. Şirketlerin genel kurul yetkileri, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafmdan kullamlır. Bu
şirketler veya malvarlığı değerleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun atadığı yöneticiler tarafmdan ticari teamüllere uygun olarak ve
basiretli bir tacir gibi yönetilir. Bu şirketlerin veya malvarlığı değerlerinin mali durumu.
ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle şirketin veya varlıklarının ya da
malvarlığı değerlerinin kısmen veya tamamen satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından karar verilebilir. Satış ve tasfiye işlemleri, ilgili şirketin
yönetim/müdürler kurulu veya malvarlığı değerleri kayyım temsilcileri ya da Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir. Satış ve tasfiye işlemlerinde azınlık
hisselerinin sahiplerinin rızası aranmaz. Satıştan elde edilen gelirden şirket veya malvarlığı
değerlerinin borçlan ödendikten sonra kalan tutar, şirket veya malvarlığı değerlerinin işlerinde
kullanılabilir. Fesih ve tasfiye işlemleri sonunda borçlar ödendikten sonra kalan tutar,
yargılamamn kesin hükümle sonuçlandınlmasma kadar açılan bir hesapta nemalandırıhr.
Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Tasamıf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu
tarafmdan görevlendirilen tasfiye komisyonu, adli işlemler veya davalar bakımından taraf
ehliyetine sahiptir. Kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafmdan yürütülen
şirketler, açtıklan davalarda harçtan muaftır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım
olarak atanmasına karar verilen şirket, taşınmaz, hak, varlık ve alacaklar hakkında Ceza
Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesi uyarmca verilen el koyma ve tedbir kararları,
kayyım yetkisinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devriyle birlikte kendiliğinden kalkar.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketleri veya malvarlığı
değerlerini yönetmek ve temsil etmek üzere atananlar veya görevlendirilenler ya da atananlar
tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere görevlendirilenler ile bu kapsamda yapılan işlemler
hakkında 5411 sayılı Kanunun 127 nci maddesi uygulamr.
(2) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevi kapsamındaki karar ve
işlemlerine karşı açılan davalar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun merkezinin bulunduğu yer
idare mahkemelerinde görülür.”
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 2004 sayılı Kanunun 11 l/b
maddesinde yapılan değişiklik, 1/9/2024 tarihinden önce ilam yapılmış ve açık artırma süresi
sona ermemiş olan açık artırmalar hakkında da uygulamr.
(2) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 2004 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yapılan değişiklik, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra uygulanır. Üçüncü
fıkrasında yapılan düzenleme ise bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargılayın bozma
kararlan üzerine bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten soma yeniden verilen kararlar
hakkında uygulamr.
(3) 18/4/2024 tarihinden önce 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 17
nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarmca adli hizmet tesisleri ile ceza infaz kurumlarmm ve
bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın bulunması veya yapılması amacıyla verilen ön izinlerin
kesin izne dönüştürülmesine ilişkin iş ve işlemler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren on sekiz ay içinde tamamlanır.
(4) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 2577 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi ile ek 1 inci maddesinde yapılan değişiklikler, 13/7/2024 tarihinden bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar bölge idare mahkemelerince verilen kararlar hakkında
da uygulanır. Bu kararların temyiz süresi; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tebliğ
edilenler bakımından maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten soma tebliğ edilenler bakımından ise tebliğ tarihinden itibaren otuz gündür.
(5) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 2577 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin birinci
fıkrasına eklenen (c) bendi, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten soma verilen kararlar
hakkında uygulamr.
(6) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 6100 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yapılan değişiklik, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten soma uygulanır. Üçüncü
fıkrasında yapılan düzenleme ise bölge adliye mahkemesinin kaldırma veya Yargıtaym bozma
kararlan üzerine bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yeniden verilen kararlar
hakkında uygulanır.
MADDE 37- (1) Bu Kanunun;
a) 1 inci maddesi ve geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası, 1/9/2024 tarihinde,
b) 4 üncü maddesi, 1/10/2024 tarihinde,
c) 28 inci maddesi 29/6/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 38- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkam yürütür.

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ